İkizler burcuyum ben. Kalemi elinde doğanlardanım yani.
Halk arasında ikizler burcu denildiğinde akla gelen ilk şey ‘’ çift karakterli
‘’ algısıdır. Kısmen doğrudur aslında. ‘’ Çift karakterlidir ‘’ şöyle ki
mutluluktan havalara uçtuğu bir anından saniyeler sonra onu gözyaşları içinde
görebilirsiniz. Ya da yoğun bir hüzün yaşadığı anda gözünüzü kapatıp açtığınız
süre sonunda kahkaha attığına tanık olabilirsiniz. Kısacası ruh hali aniden
değişir.
Gevezedir üstelik. Bakın çok konuşur demiyorum,
bildiğiniz gevezedir. Bir dakika içerisinde üç ayrı konudan konuya atlayabilir.
Sonra sohbetin ortasında sanki hiçbir şey olmamış gibi ‘’ neyse ben bir
lavaboya gideyim ‘’ deyip kalkabilir masadan. Ama dinleyenin beyni çoktan ERROR
vermiştir bile. Ancak zamanla alışırsınız onun bu tavırlarına. J
Dengesizdir. Haftalarca satın almak için hayalini kurduğu
bir elbiseden bir anda vazgeçebilir. Sanki o değildir günlerce, sabah akşam
aynı heyecanla o elbise üzerindeki çiçek desenlerini anlatan.
Açık sözlüdür. Aklından geçen ile dilinden dökülen
aynıdır ki zaten aklından geçmesi ile dilinden çıkması arasında salise fark
vardır. E dedik ya geveze! Eğer herhangi bir şeyi savunuyorsa, onun doğruluğuna
inanıyorsa karşısındaki her kim olursa olsun açık yüreklilikle söyler sözünü.
Sakınmaz, çekinmez!
Elbette birkaç olumlu yanları da var. İyi sır saklar,
sadıktır, güvenilirdir, sempatiktir, kin gütmez. ( Ama kuyruğuna bastıysanız
korkun ondan! İğne deliğine de girseniz kurtaramaz kimse sizi onun şerrinden. )
Konuşmayı çok sevdiği gibi okumayı, yazmayı da çok sever,
misal ben. J
Hayatımın her döneminde tuttuğum bir defterim olmuştur.
İlkokuldayken hatıra defteri tutuyordum. 90’lı yıllarda çok popülerdi.
Renklileri, resimlileri, kokuluları, simlileri… Aile fertlerinden başlanır,
herkese tek tek yazdırılır, akraba, kuzenler, öğretmenler, arkadaşlar ile devam
eder giderdi tek tek sayfalar.
Ortaokulda da günlük tutmaya başlamıştım. Pembe kaplı
Tweety baskılıydı hiç unutmam. Her gün okuldan gelir gelmez yaptığım ilk işti
ona yazmak. Arkadaştı, kardeşti o günlük bana. Sevdiğin bir dost karşındaymış
gibi, sohbet edermiş gibiydi.
Not tutma alışkanlığım lise ve üniversite yıllarımda da
sözel dersler açısından çok işime yaradı.
İş hayatımda da illa ki birden çok ajandam olur benim. O
gün yapılan işler, yarım kalanlar, ertesi gün yapılacak olanlar…
Yazı yazmaya olan sevgim çeyiz hazırlığı safhamda da çok
yardımcı oldu. Bir defterim vardı. İçinde bir genç kızın çeyizi için gerekli
olabilecek her şeyin listesi vardı. İnternetten araştırıp araştırıp küçük
notlar almıştım. Hangi ürün nerde kaça? Hangi internet sitesinde, hangi hafta,
hangi ürün indirimde… J
Aynı defterin bir kısmı da özel günlerim için kullandığım
ajandamdı. Misal nişan gecemiz için hazırladığım liste bir hafta öncesinden
başlar. ‘’Nişan elbisesi alınacak nerelere bakılmalı? Kuaförden randevu
alınacak. Nişan tepsisinin süsleri. Alyanslara bağlanacak kırmızı kurdele.
Nişanda çalacak olan dans müziği, salonun süsleri, oturma düzeni… ‘’ Nişan
sabahı kaçta kalkılıp kaçta evden çıkılacak, kaçta geri dönülecek saat saat
yazılıdır. Hatta bu defterim yakın çevrem arasında espri konusudur.’’ Evlenme
kararı aldığımızda Pelin’in defterinden bir fotokopi alalım ‘’ diye J
Benim el yazım pek anlaşılabilir değildir hani,
karakteristiktir aslında. Off tamam! Çok çirkin, anlaşılması güç bir yazı
stilim var. Bir paragrafı tek solukta okumak her baba yiğidin harcı değildir.
Böyle olması bazen işime de gelmiyor değil. J
Çenem düştü benim yine çok dağıtmayayım döneyim konumuza.
Eskiden fotoğraf albümleri olurdu evlerde. Herkesin bebeklik
fotoğraflarının olduğu, doğum, karne, mezuniyet günlerinde çekilmiş, aile,
akraba, yakın arkadaşlarımızın yanımızda
olduğu o sıcak, samimi anları ölümsüzleştirmek için çekilen kareler.
Şimdiki gibi de değildi o zamanlar 36’lık filmler vardı. ‘’ Ay bunda gözüm
kapalı çıktı baştan çek, yok eğri durmuşum yeniden çek ‘’ gibi bir şansın da
yok. O 36’lık pozlar sadece özel günler için saklanır, fotografçıda
çıkartılacağı gün sabırsızlıkla beklenir, geldiğinde de özenle albüme
yerleştirilirdi.
Şimdilerde her şeye teknolojik imkanlar aracılık ediyor.
Artık o fotoğraflar ya bilgisayarlarda kayıtlı ya hard disklerde ya da sosyal
medyada Facebook ’da, Instagram ’da…
Sonuçta hepsinde amaç gelecek neslimize birer anı
bırakmak değil mi? Madem asıl amacımız çocuklarımıza bizlerden hatıra bırakmak,
teknolojinin bize sağladığı imkanlardan yararlanayım dedim.
Sadece sosyal paylaşım sitelerinde fotoğraf biriktirmekle
kalmayayım, yazılar da yazayım dedim. Günümüzü, gündemimizi, hayatımızı,
anılarımızı, dedikodularımızı, kızsal muhabbetlerimizi… Yazayım ki, gelecekte
kızımızın ya da oğlumuzun yüzündeki tebessümlerden biri olayım dedim. Nasıl iyi
etmişim ama dimi? J