KİMDİR BU TERRİER ANNESİ?
Hadi başlayalım. Öncelikle kendimi tanıtayım.
Pelin ben. Nam-ı diğer ‘’ PANİK GELİN ‘’
Mersin’de 1988 yılının 13 Haziranında dört kişilik bir
aileye hapşırarak gelmişim. Yanlış okumadınız. Ben doğar doğmaz hapşırmışım,
üşümüşüm zağar. O zamandan belliymiş ne hassas, ne nazlı, ne çıtkırıldım bir
çocuk olacağım. Öyle de olmuş, iyi de olmuş.
Ailenin en küçük çocuğu olmanın hem avantajı hem de
dezavantajıyla büyüdüm ben. 9 yıl sonra üçüncü çocuk sahibi olan anne ve babam
için, ki bu onların tabiri ‘’olgunluk çağımın meyvesi’’ yeni bir serüvendi
aralarına katılmam.
Bir dediği iki edilmeyen, bir eli yağda diğeri balda bir
çocuk olarak büyüdüm ben. Lisede bile kahvaltım önüme gelirdi. Ev işi yaptığım
vakitler yılda iki kez idi o da bayramdan
bayrama kendi isteğimle. Yemek yapmak mı? Ben mutfağın sadece buzdolabı kısmını
bilirdim.
Şımarık büyütüldüm yani. Ama kötüye kullanmadım. Evimin
içine şımardım hep. Babamın kucağında, annemin dizinde…
Doğduğum evde büyüdüm üstelik. O kadar şanslıyım ki…
Bisiklet sürdüğüm mahallemden gelinliğimle çıktım. Mahalle derken şimdilerde
sitelerin arasındaki sıkış tıkış yollardan bahsetmiyorum. Birkaç katlı evlerin
bir arada bulunduğu, kapıları defalarca kilitlenmeden yatılabilen, mahalle
hanımlarının beraber altın günü yaptıkları, halı yıkadıkları, domates ve biber
salçası yaptıkları o samimi yerlerden bahsediyorum. Çoğunuza yabancı gelecek
ama ben bu samimiyetin kucağında büyüdüm. Bisiklet sürdüm, top oynadım,
okullara gittim, işe gittim ve gelin gittim!
Çenem düştü ilerleyeyim yıllarda azıcık. Lise bitti
üniversiteyi kazandım, bıraktım, yeniden hazırlanıyordum. Sınava girmeme 3
hafta var yıl 2009 Mayıs 14 bir böbrek ağrısı şikayeti ile doktora giden
annemin akciğer kanseri olduğunu öğrendik. Hani şarkıların bir pik noktası
vardır ya, meğer hayatında öyleymiş.
Ankara’da geçen yoğun tedavi süreçleri kemoterapi,
radyoterapi ve ameliyatlar… Olumlu yönde ilerleyen mucizevi bir o kadar da hem
bedenen hem de ruhen zorlu olan bir sürecin en yakın tanığıyım ben! Ben, annem,
babam. Üçümüz!!!
Ayrıntılara pek girmek istemiyorum malum bu yazım kendimi
hayatımı özetleme amaçlı. Ama olurda bir gün yüreğimin o anları yeniden
yaşamayı katlanabileceğini hisseder, elime kalemi alabilir isem bu süreci
yaşayan insanlar için, sırf yalnız olmadıklarını bilsinler, kendilerine ve
güçlerine inansınlar diye yazmak isterim olan biteni. Kısmet!
2014 yılından beridir ve hali hazırda da epilepsi ile
savaşmaktayız. ( Rabbim tüm savaşçıların yardımcısı olsun)
Hayatımın diğer bir pik noktası ise 7 Kasım 2014 de
karşıma çıkan bir adam. Hayat arkadaşım, eşim, iyikim…
Bir toplulukta evlilik ile ilgili bir sohbet geçtiğinde
yüzünü ekşiten ben şuan evli, mutlu ve bir terrier annesiyim.
BONNY,BONİBONUM,BONCUĞUM… Kendisi 9 yaşında bir Maltese
terrier. Pembe burunlu, mavi gözlü, beyaz tüylü bir it. ( ‘’it’’ sözcüğü babası
ile bana en sempatik gelen sözcük J ). Hayatımın merkezi,
neşem, eğlencem, her şeyim!!!
Hayvanlara olan sevgim babam sağ olsun çocukluğumdan
gelir. 6 yaşında ya varım ya yokum sokaktaki kediden, köpekten, tavuktan
otların arasındaki kertenkeleden neden korkmamam gerektiğini, ne yapmaz isem
bana zarar vermeyeceklerini, ne yaparsam sinirlenebileceklerini anlattı. Bu
sayede ben daha çocuk yaşta hayvan sevgisi ile büyüdüm. Ve şimdilerde anlıyorum
ki dört ayaklı patili dostlarımız tanıdığımız bazı iki ayaklı insanlardan daha
değerli, sadık, ve vicdanlı. Ne demiş Sadri Alışık ‘’ Sokak köpeklerine selam
vermeye başladıysan, insan olmaya çeyrek kalmıştır. ‘’
Eşimindi o zamanlar Bonny. Yengesi almış daha bebekken
bebeğimi bal oğlumu. Ailenin maskotu olmuş zamanla. Eşim İzmir’de
üniversitedeyken bile beraberlermiş Bonny ile. Neyse aradan yıllar geçti biz
Mehmet ile tanıştık sıra geldi görücüye çıkmaya, Bonny Bey ile tanışmaya. Tabi
ben giderken hile yaptım yanıma azıcık köfte aldım tavlarım belki girerim
gözüne diye. Öyle de oldu. Biz göz göze geldik beni bir süzdü, kayınvalidem
beni böyle süzmemişti yemin ederim J. Bir iki sevip köfteyi
verdim. Ve sanırım o an ben onun kalbine o da benim hayatıma girdi. Artık
yüreğim iki varlığa ait! J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder